Çarşamba, Aralık 14, 2011

İçimdeki AŞK...

Eveet...İşte ben bu yüzden buralarda yoktum :)

Salı, Aralık 13, 2011

...KAŞ...


Çok geciktim yine yazmak için.Neyse geç olsun da güç olmasın diyelim :) Konumuz KAŞ. Bayram tatilini geçirdiğimiz Kaş'ta geçirdik.Dönüşte de birkaç gün Antalya yaptık.Daha önce çok kısa süreliğine uğramıştık Kaş'a,  aklımız kaldığı için tekrar giderek tatil yapmak  istedik.İyi ki de istemişiz.Defalarca gidebilirim Kaş'a, bıkmadan, usanmadan kalabilirim orada.Meydanda bulunan cafe-çay bahçesi gibi bir yer var, saatlerce oturabilirim orada.Buzlu badem yiyerek uyuşuklanabilirim.Her akşamüstü gelip,orada yaşadıklarını anladığım, dedikodu yapan üç teyzeyi çok kıskandım:) Kaş insana huzur veren bir yer.Bu kadar küçük bir yerin, bende yarattığı özgürlük duygusunun ne kadar büyük olduğunu anlatamam.


sevgilim frikik mi vermiş ne! :)
 

Gündüzleri denizde, akşamlar sokaklarda geçirdik.Mercan Balık Restaurant'da Kaş'ın balığı olan Akya'yı denedik.
 
 Bir günümüzü de tekne turuna ayırmak istedik.Ayazma'nın tavsiyesi olan Latebreaks'den Kekova turu aldık.Memnun kaldık diyebilirim.Uğradığı duraklardan Kaleköy'e bayıldım.Fındıklı ve şeftalili dondurmasını yedik.Kaleye çıktık.Bol bol resim çektik. 
İstememize rağmen dalış yapmak nasip olmadı, bir daha ki sefere artık:) Zaten kısıtlı olan zaman su gibi aktı geçti.Bu kadar geç yazınca unuttuğum şeyler de çok oldu.Detaylara giremediğim için üzgünüm.


Perşembe, Eylül 15, 2011

film.. film.. film..

Önceki haftasonlarından birinde sevgilim ve ben, iki minik olarak The Smurfs/Şirinler'i izlemeye gittik.Çocukluğumuza döndük.Şirindi :) Hızımızı alamadık ve eve döndükten sonra iki film daha izledik.

İlk izlediğimiz film The King's Speech/Zoraki Kral.Başrolde Colin Firth vardı.İngiltere'de geçen filmin konusu, konuşma zorluğu çeken bir kralın yaşadığı zorluklar ve düzelme çabalarını içeriyor.Oyunculuklar çok çok iyiydi.Diğer izlediğimiz film ise The Pursuit of Happyness / Umudunu Kaybetme.Başrolde Wıll Smith var.
Film beni mahvetti.Hayatta ne kadar büyük zorluklarla karşılaşılsada hiç yılmadan mücadelene devam etmen gerektiği anlatıyor.Sonunda da azmin zaferini izliyorsunuz.Ama, maalesef ki, gerçek hayatta her zaman böyle sonlanmıyor.İzlemeyenlere tavsiye ederim. 

Çarşamba, Ağustos 17, 2011

yıldönümümüz

Geçen cuma evlilik yıldönümümüzdü.Benim herşeyim canım sevgilim bana güzel bir sürpriz yapmış (bunun hatrına unuttuğu yıldönümlerinden bahsetmeyeceğim :).Ankara'da yaşamaya başladığımdan beri hiç gitmediğim Sado By balık restaurantına rezervasyon yaptırmış.Hiç birşey söylemeden aldı beni götürdü.Kapısına yaklaşınca anladım nereye gittiğimizi.İçeri adım attığınız anda başka bir frekansa geçiyorsunuz.Tek kelimeyle bayıldım.Nasıl muhteşem bir dekorasyondır öyle.İçeri girdikten sonra, bir süre kendime gelemedim.Hem beklenmedik bir sürpriz, hem bu kadar harika bir mekan beni benden aldı.Rüya gibiydi.Yediğimiz herşey çok lezzetliydi.



yemek yiyen eller, sevgilim'in bayıldığım güzel elleri :)

  

Hele ki yanda görmüş olduğunuz çikolatalı sufleye bayıldık.




 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Çok fazla resim çekemedim maalesef.Sevgilimin bana diğer yaptığı sürpriz ise hayatında ilk defa midye dolma yemesi oldu.Eskiden ağzına balık bile almayan adamı hem balığa alıştır, bir de şimdi midye dolma yesin.Bugünleri de gördüm ya :) Çok özel bir gece yaşadık.Canımın içine herşey için binlerce teşekkür ederim.Kollarında yaşlanmayı diliyorum..

Salı, Temmuz 19, 2011

Kaybettim..


Uzun bir aradan sonra döndüm.Hayatımda önemli bir eksikle döndüm.Ben canım anneannemi kaybettim.En son konuşmamız anneler günündeydi.Aniden, pat diye, ortada hiç bir sebep yok sanırken, o gitti.Duaları kabul oldu "kimseye elini açtırmadan, kimsenin eline kalmadan" koydu gitti.ANNE'ydi o.En fedakarındandı.Dünyanın en güzel yemeklerini yapan kadındı benim anneannem.En güzel aşure onunkiydi.Ben onun ellerinde büyüdüm.Bana alfabeyi, kerat cetvelini öğreten insan o.Pervasızdı, kimseye eyvallahı yoktu benim anneanemin.Dikbaşlı olmayı da, çabuk öfkelenmeyi de ondan kaptım.Farkında olmadan,öğretilmeden, güzel yemek yapmayı öğrendim, sadece yaptıklarını yiyerek.Alışveriş yapmayı sevmem, çikolata tutkum ve daha birçok alışkanlığımı aldım ondan.Son anına kadar hayata sımsıkı bağlıydı.Şans oyunları oynar, planlar yapardı.
Her telefon konuşmamızın sonunda "öptüm öptüm kucakladım öptüm" diye kapatırdı telefonu.Çok candı, candandı.Hayatta bazı yaşananlar bir dönemmiş.Ve bir dönem daha kapandı benim için.

Umarım gittiğin yerler çok güzeldir anneannem.Dedemle çok mutlu olun oralarda.İkinizi de hiç unutmayacağım.Ben de seni "öptüm öptüm kucakladım öptüm" canım anneannem.

Salı, Mart 29, 2011

gidiyorum

Bu gece uykuya Antalya'da dalabilir miyim? Dalabilirim :)

Pazar, Mart 27, 2011

acemi blogger :)

Blog yazmaya başlayalı yaklaşık 1,5 yıl oldu.Çok sık yazamıyorum.Sanırım bu yüzden de hala acemisiyim.Bir headerım bile yok mesela.İlgilenmek istiyorum aslında ama çok fazla da zaman ayıramıyorum.Biri bana yardım etsin lütfen! İmdaat :))

Cumartesi, Mart 26, 2011

sonunda yazabildim


Geçen sefer yazamadıklarımı unutmadan ki bazı unuttuklarımda oldu ama, eklemek istiyorum.Önceki hafta salı benim doğum günümdü.Canım sevgilimin güzel sürprizleriyle kutladık.Kendisi benim hayatımın en güzel hediyesidir aslında, başka şeyler olmasa da olur.Bana yaşattığı herşey için binlerce teşşekkür sevgiliye.

Geçtiğimiz günlerde Fracture filminin DVD'sini izledik.Başrolünde Anthony Hopkins vardı.Her zamanki gibi çok vurucu oynamış.Karısının ihaneti sonucu, onu çok zekice bir planla öldüren bir koca ve cinayeti ispatlamaya çalışan genç bir avukat arasında kurgulanmış bir film.Gözümü ayırmadan izledim diyebilirim, oldukça sürükleyiciydi.Film, sonlara doğru biraz yalpalasada, kesinlikle izlenmesini tavsiye ederim.
Ayrıca geçtiğimiz cumartesi günü kahvaltı için ilk defa gittiğim Çukurambar'da bulunan Zamane Kahvesi isimli mekandan bahsetmek istiyorum.Ama ne yazık ki, dalgınlıktan mı, çok acıkmış olmamsan mı, bilmiyorum hiç fotoğraf çekemedim.Sonradan aklım başıma geldiğinde de çok geç olmuştu.Merak edenler olursa internet sitesinden yada facebook sayfalarından inceleyebilirler.Mekandan içeri girildiğinde ferahlık ve sıcaklık veren bir havası var.Çalışanlar güler yüzlü ve ilgililer.Yediklerimize gelecek olursak, kahvaltı tabağındaki peynir ve zeytinler lezzetliydi.Çok kolay su böreği beğenmeyen biri olarak, buradakini beğendim.Sucuklu yumurtası da gayet iyiydi.En çok reçellerini beğendim diyebilirim.Şirin minik kavanozlarda, el yapımı reçellerinin baymayan tadı çok güzeldi.Etiketinde Bodrum'da yapıldığı yazıyordu.Genel olarak yediklerimden memnun kaldım diyebilirim.Ben beğendim bu modern kahveyi.

Perşembe, Mart 10, 2011

Ankara'dan Beyaz Manzaralar


Dün Ankara'da böyle görüntüler vardı.Hava şartlarından dolayı işe gidemeyen sevgili ile çok keyifli bir gün geçirdik.Ankara'da yaşamaya başladığımdan beri bu kadar kar yağışı hiç olmamıştı.Bütün perdeleri açıp, lapa lapa yağan karı izlemek de ayrı bir güzellikti.Diliyorum ki; doğa, insanlar için her zaman güzel yüzünü gösterir.

Salı, Şubat 15, 2011

güzel haftasonunun ardından

Geçtiğimiz haftasonu benim için çok özel anlar yaşadığım, keyifli, mutlu, yemeli-içmeli bir haftasonuydu.Sevgilimin sürprizi üzerine Aşk Tesadüfleri Sever'i izledik.Tıpkı ismi gibi tesadüf üstüne tesadüflerle doluydu.Bizim içinde tesadüfleri vardı filmin:).Neyse beğendik diyebilirim.Kötü değildi yani.Bence ince bir çizgi vardı, o da filmin verdiği duyguyu iyi ayarlayabilmiş olmalarıydı, sanki biraz fazlası ya da azı filmi kötü yapabilirdi diye düşünüyorum.Film Ankara manzara ve mekanlarıyla doluydu.Ankara'da birkaç yıldır yaşayan biri olarak, bu bende çok bir duygu uyandırmadı.Sadece tanıdık olmaktan ibaretti.Anlatılan dönem gençliğini Ankara'da geçirmiş olanlar için daha anlamlı olabilir.Filmin, müzikleri güzeldi diyebilirim.   
Film sonrası Big Chef's iyi gitti.Frontera merlot eşliğinde, ilk defa yediğim kavurmalı pizza lezzetliydi.

Pazar günü, annemlerin Antalya'dan göndermiş olduğu enginar ve bakladan, resimde görüldüğü üzere Baklalı Enginar (bol dereotlu:)) yaptım.Keyif soframızda, dil balığı ile birlikte güzel bir lezzet oldu.

Tarif:
4 adet enginar
100 gr kadar taze bakla içi
1 adet kuru soğan
Yarım çay bardağı zeytinyağı
2 adet küp şeker
1 tatlı kaşığı un
tuz
dereotu
(isteğe bağlı limon suyu)
Yapılışı:
Soğanlar yemeklik doğranarak, zeytinyağında pembeleşinceye kadar kavrulur.Bakla içi eklenerek çok az daha kavrulur.Enginarlar eklenerek üzerini geçecek kadar su ilave edilir.Un yarım çay bardağı suyun içinde ezilip, karıştırılarak ilave edilir.Şekeri ve tuzu atılır.Yumuşayıncaya kadar pişirilir.İsteğe bağlı olarak, ocağı kapatmadan yaklaşık 5 dk önce çeyrek limon suyu eklenebilir ama ben kullanmadım.Servis sırasında da limon kullanılabilir.Piştikten sonra dereotu eklenerek karıştırılıp servis tabağına alınır.Soğuk ya da ılık servis yapılabilir.Afiyet olsun:)

Dün aşağıda görmüş olduğunuz pasta ile epey bir uğraştım.Aslında uğraştığım pasta yapımı değil de şekli idi.Kalp şeklinde kalıbım olmadığı için bu şekli düzgün olarak vermek biraz zorlayıcı oldu.Ama başarılı olduğumu zannediyorum:)
En son olarak da sevgililer günü bahane, aşk şahane diyorum:)